
Mehmet Narlı'nın Edebiyat Dükkânı: Kaçırılmaması Gereken Bir Deneme!
Mehmet Narlı’nın Eylül 2025’te Hece Yayınları’ndan çıkan Edebiyat Dükkânı, yalnızca bir deneme kitabı değil, aynı zamanda yazarın kırk yıla yaklaşan entelektüel birikiminin, şair, akademisyen ve eleştirmen kimliklerinin kesiştiği verimli bir “dükkân”ı temsil ediyor. Edebiyat Dükkânı, “Kuramsal Dolanımlar”, “Eleştirel Çeşitlemeler” ve “Yaralı İmgelem” olmak üzere üç ana bölümden oluşuyor. Her bölüm, Narlı’nın farklı bir yönünü öne çıkarıyor.
Çok Yönlü Bir Kimlik
Kitabın giriş yazısı ve adeta bir manifesto niteliği taşıyan “Kim Olarak Yazıyorum”, Narlı’nın entelektüel duruşunu anlamak için bir anahtardır. Burada, “akademisyenlik, eleştirmenlik ve şairlik” arasındaki gerilimli ve verimli ilişkiyi masaya yatırıyor. Narlı, bu kimliklerin Türkiye’deki edebiyat kamusunda genellikle birbirinden ayrı, hatta zaman zaman birbirini dışlayan kutular olarak görüldüğünden yakınır. Kendisi ise, bu üçlüyü bir bütün olarak görüyor. Narlı, bir dil ve kültür araştırmacısı olarak, kelimelerin ve kavramların arkeolojisini yapmakta ustadır. “Kitabın Hangisi” ve “Dilin Mikrokozmosu: Atasözleri ve Deyimler” başlıklı yazıları, bu metodolojinin en çarpıcı örnekleridir. “Kitabın Hangisi” yazısı, “kitap” kavramının Müslüman-Türk toplumunun zihniyet dünyasında nasıl kök saldığını, çocukluktan yetişkinliğe uzanan bir öğrenme süreci içinde adeta bir fenomenolojik analize tabi tutar. Münker-Nekir’in sorusundaki “Kitabın hangisi?” sorusuyla başlayan serüven, “kitaba el basmak”, “kitapta yeri var mı?”, “ehl-i kitap”, “kitapsız”, “kitabe”, “kitap kurdu” gibi ifadeler etrafında genişler.
“Eleştirinin Doğası/Eleştirel Okuma/ Koşullu Okuma” başlıklı yazı, Narlı’nın eleştiri anlayışının özünü oluşturuyor. Ona göre eleştiri, insanın doğasında vardır çünkü insan “eleştirel bir idrak”e sahiptir. “İnsan kendisi olarak bir şeyle ilişki kurduğunda, eleştirel olmamasının ihtimali yoktur.” Narlı’nın asıl eleştirisi, “koşullu okuma”ya yöneliktir. Bu, “bizde mevcut bilgileri veya otoritelerin bilgilerini delillendirmek, delillerle ötekileri baskı altına almak için okuma”dır ve Narlı bunu “kör okuma” olarak nitelendiriyor.
Şiir, İmge ve Saat
Kitabın “Kuramsal Dolanımlar” bölümündeki “Şiir İmgedir de İmge Nedir” ve “Naat Nedir ya da Her Güzel Şiire Naat Diyelim mi” yazıları, şair Narlı’nın poetik kaygılarını ortaya koyuyor. Narlı, şiiri “bilinçli bir rüya hali kurma” (Tanpınar’a atıfla) olarak görür. İmge ise, bu rüya halinin yapıtaşıdır. Ona göre imge, bilginin temsili değil, “dilde farklı bir kök salan bilincin, eleştirel akıl tarafından somutlanamayan görüntüleridir.” İmgeyi, Bachelard’dan hareketle, bilgiden bağımsız, kendine özgü bir bilinç formu olarak ele alır. Ancak, Türk şiirindeki imge taklitçiliğine ve “yağma”sına da sertçe eleştiriler yöneltiyor. Özgün imgenin ancak “özgür bilinç”ten doğabileceğini savunuyor Narlı.
Kitabın son bölümü “Yaralı İmgelem”, ton ve içerik olarak bir öncekilerden belirgin şekilde ayrılır. Burada kuramcı ve eleştirmen Narlı geri çekiliyor, yerini lirik, kırılgan ve son derece kişisel bir ses alıyor. “Benim Bir Dükkanım Vardı Kapanmış”, “Bir Aşık Vardı ve Bütün Aşıklar Gibi Gümrah idi” ve “Yazılamayan” başlıklı metinler, şiirsel düzyazı örnekleri olarak bu bölümde yer alıyor. “Benim Bir Dükkanım Vardı Kapanmış”, kitabın adına da gönderme yaparak, kaybedilmiş bir entelektüel ve manevi sığınağa, belki de bir dergiye, bir dost meclisine, bir “Gümrah Aşık”a (Mustafa Miyasoğlu’na bir ağıt olabilir) duyulan özlemi anlatıyor. Bu metinler, Narlı’nın entelektüel analizlerinin arka planında her zaman var olan duygusal ve insani boyutu gözler önüne seriyor. “Yazılamayan” ise, yazının sınırlarına, ifade edilemeyen acıya, içsel bir hesaplaşmaya ve “yaralı imgelem”e odaklanıyor.
Sonuç
Mehmet Narlı’nın Edebiyat Dükkânı, Türk edebiyat eleştirisi ve denemeciliği için önemli bir kilometre taşı olarak görülebilir. Edebiyat Dükkânı, her şeyden önce, derin bir “dil sevgisi” ve “anlam aşkı” ile yazılmış bir kitap. Narlı’nın, bu kitapta, sadece edebiyat üzerine düşünmediği; edebiyatla, onun labirentlerinde bir rehber, onun sınırlarında bir kâşif olarak düşündüğü notlara şahit olacak okuyucu. Edebiyat Dükkânı, bu verimli ve sürekli açık dükkâna davetiyedir.














