Gazze'deki durum her geçen gün daha da kritikleşiyor. İsrail'in acımasız saldırıları ve ablukası altında yaşam mücadelesi veren Gazzeliler, bir yandan da olası bir sürgün tehlikesiyle karşı karşıya. Trump'ın Gazzelileri sürgün etme planı ve İsrail'in bu konudaki ısrarı, bölgedeki gerilimi tırmandırıyor. Peki, Türkiye bu süreçte nasıl bir rol oynamalı? Gazze'deki bu insanlık dramına seyirci mi kalacağız?
Trump'ın Gazze Planı: Sürgün mü, Katliam mı?
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazzelileri sürgün etme teklifi, uluslararası kamuoyunda büyük tepkilere yol açmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu teklife sert bir şekilde karşı çıkarak, Gazzelilerin topraklarından sürülmesine izin vermeyeceklerini belirtmişlerdi. Ancak, Trump'ın bu planından vazgeçmediği ve İsrail ile birlikte "B planı" olarak adlandırdıkları Gazzelileri toplu olarak katletme hazırlığı içinde oldukları iddia ediliyor. Bu iddialar, Gazze'deki durumun vahametini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Hakan Fidan'ın, Arap ülkeleriyle görüşmeler yaparak ABD'nin İsrail politikasını değiştirmeye çalıştığı yönündeki açıklamaları, kamuoyunda soru işaretleri yaratmıştı. Neden Türkiye, ABD ile daha yakın ilişkileri varken bu konuyu doğrudan gündeme getirmiyor? Bu sorunun cevabı, Türkiye'nin Gazze konusundaki stratejisinin ne kadar etkili olduğunu sorgulamamıza neden oluyor.
Gazze'nin Anlamı: Sadece Bir Toprak Parçası mı?
Gazze, Müslümanlar için sadece bir toprak parçasından çok daha fazlasını ifade ediyor. Mescid-i Aksa ve onunla temsil olunan büyük dava için verilen mücadelede, Gazze sembolik bir anlam taşıyor. Gazzelilerin inandıkları değerler uğruna gösterdikleri azim ve kararlılık, tüm İslam dünyasına örnek teşkil ediyor. Bu nedenle, Gazze'nin boşaltılması veya Gazzelilerin sürgün edilmesi, sadece Filistin halkı için değil, tüm Müslümanlar için büyük bir kayıp olacaktır.
- Gazze, Mescid-i Aksa'nın çevresindeki mübarek topraklardandır.
- Gazze halkı, İslam dünyasının onur ve şerefini temsil etmektedir.
- Gazze, Siyonist-Haçlı ittifakına karşı direnişin sembolüdür.
Türkiye'nin Rolü: Seyirci mi, Aktör mü?
Gazze'deki gelişmeler karşısında Türkiye'nin nasıl bir rol oynayacağı, merakla beklenen bir konu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Filistin davasını savunmaya devam edecekleri yönündeki açıklamaları umut verici olsa da, somut adımlar atılması gerekiyor. Türkiye'nin, bölgedeki ağırlığını hissettirerek, İsrail'in saldırılarını durdurması ve Gazzelilerin güvenliğini sağlaması bekleniyor.
Unutulmamalıdır ki, İsrail'i gözünde büyütmek psikolojik bir hadisedir. İsrail, zayıf ve korkak bir kavimdir. Kabadayılıkları sadece zayıflar, güçsüzler, kadın ve çocuklar karşısındadır. Türkiye, bu gerçeği görerek, İsrail'e karşı daha kararlı bir duruş sergilemelidir. Aksi takdirde, Gazze'deki insanlık dramına seyirci kalmakla yetinmiş oluruz.
Gazze'de yaşananlar, sadece Filistin halkının değil, tüm insanlığın vicdanını yaralayan bir olaydır. Türkiye, tarihi sorumluluğunu yerine getirerek, Gazze'deki zulme dur demeli ve Filistin halkının haklı davasını savunmaya devam etmelidir. Aksi takdirde, tarih bizi affetmeyecektir.