Dindarlık Dijitalleşiyor: İnstagram'da Yeni Kimlikler mi Doğuyor?
Gündem

Dindarlık Dijitalleşiyor: İnstagram'da Yeni Kimlikler mi Doğuyor?


18 May 20255 dk okuma19 görüntülenmeSon güncelleme: 06 August 2025

İstanbul Üniversitesi İngilizce İlahiyat Fakültesi mezunu Din Sosyoloğu Elif Büşra Aygün, başörtülü kadın kimliklerinin Instagram'daki görünürlüğünü ve kültür endüstrisi bağlamında değerlerin dönüşümünü inceledi. Aygün, sosyal medyanın dindarlık üzerindeki etkilerini ve mahremiyetin dijital dünyadaki değişimini değerlendirdi.

Sosyal Medya ve Kimlik Dönüşümü

Aygün'e göre sosyal medya, kullanıcıların tamamını etkiliyor. Televizyonun yerini alan platformlar, bireyleri sürekli çevrimiçi tutarak gerçeklikten uzak içeriklerin hem üreticisi hem de tüketicisi yapıyor. Özellikle gençlerin kimlik arayışında sosyal medyanın yönlendirici etkilerine daha fazla maruz kaldığı belirtiliyor. Aygün, "Instagram gibi sosyal medya platformları, bireyin akıllı telefonlar aracılığıyla sürekli çevrimiçi kalmasını sağlamakta, bireyi gerçeklikten uzak ama gerçekmiş gibi sunulan içeriklerin hem üretici hem tüketicisi haline getirmektedir," diyor.

Mahremiyet ve Beğeni Kültürü

Mahremiyet algısının sosyal medyanın beğeni, görünürlük ve takipçi kültürüyle karşılaştığında dönüşüme uğradığını vurgulayan Aygün, bireyin mahremiyet algısının dışarıdan dayatılan bir algıyla yer değiştirebileceğini belirtiyor. Kapitalizmin dinin değerlerini piyasaya taşıdığı gibi, mahremiyete ait imgeleri de metalaştırdığını ifade ediyor. Aygün, "Nasıl ki Kapitalizm yok edemediği dinin değerlerini piyasaya taşımanın yollarını arıyorsa, aynı şekilde mahremiyete ait imgeleri ve sembolleri de metalaştırarak tüketim çarkının içerisine dahil etmektedir," şeklinde konuşuyor.

Geleneksel Dindarlık ve Dijitalleşme

Instagram gibi platformlarda dini değerlerin gösteriye açıldığında değişmeden kalamayacağını belirten Aygün, geleneksel törenlerin ve dindarlık anlayışının Instagram sonrasında gösteriş odaklı hale geldiğini söylüyor. Estetik ameliyatların meşruiyetinin sorgulanmadan yaygınlaşması da bu duruma örnek olarak gösteriliyor. Aygün'e göre manevi kurumların alanı özel hayattır ve bu alanın sürekli görünür olarak sunulması dinin dönüşümüne yol açıyor. Birey, görünürlük üzerinden tanınmanın hazzını deneyimlediğinde, tanınmayı kolaylaştıran her değer feda edilebiliyor. Bu durum, yeni bir dindar kimliğin oluşmasına zemin hazırlıyor. Aygün, "Evet din hâlâ var ancak dinin artık tek referans noktası olmaktan çıktığı için bu duruma aynı zamanda sekülerleşme de diyebiliriz," diyor.

Sosyal medyanın geleneksel muhafazakâr kuşakla dijital kuşak arasında dindarlık algısında farklılıklar oluşturduğunu belirten Aygün, muhafazakâr kuşağın dindarlığı daha çok cemaat içinde yaşarken, dijital kuşağın dini bilgiyi çevrimiçi kaynaklardan edindiğini ve dini kimliğini daha öznel biçimlerde ifade ettiğini söylüyor. Aygün, "Sonuç itibariyle dijital platformların kaçınılmaz bir şekilde hayatımızın bir parçası hâline geldiği günümüzde, bu araçların doğru bir şekilde kullanılabilmesi için gerekli stratejileri geliştirmenin yollarını bulabiliriz, bulmalıyız," diyerek sözlerini tamamlıyor.